Mercuria, Artan Talep Ortamında Fiziksel Uranyum Ticaretini Başlattı
Cenevre merkezli Mercuria, önde gelen bir küresel enerji ve emtia tüccarı olarak, bu yılın başlarında uranyumda fiziksel ticarete başladığı bildirildi ve niş nükleer yakıt piyasasına önemli bir giriş yaptı. Bu stratejik hamle, Mercuria'yı fiziksel uranyum ticaretine giren ilk büyük emtia şirketi olarak konumlandırıyor ve bu sektördeki varlıklarını genişleten veya girmeyi düşünen Natixis ve Citibank gibi finans kuruluşlarına katılıyor. Şirketin, yeni operasyonunu yönetmek üzere Goldman Sachs'tan uranyum ticareti uzmanı Louis Csango'yu transfer ettiği bildirildi. Bu kurumsal ilgi, küresel nükleer enerji talebindeki beklenen artışın yönlendirdiği enerji piyasalarındaki değişen manzarayı vurgulamaktadır.
Nükleer Rönesans: Yapay Zeka ve Sıfır Karbon Hedefleri Talebi Artırıyor
Nükleer enerjiye yönelik yeniden odaklanma, iki temel makroekonomik güçten kaynaklanmaktadır: yapay zeka (AI)'nin üstel enerji gereksinimleri ve sıfır karbon enerji hedeflerine yönelik küresel çaba. Dünya Nükleer Birliği, nükleer yakıt talebinin 2040 yılına kadar iki kattan fazla artmasını beklemektedir. Goldman Sachs Araştırması, veri merkezi güç talebinin 2030 yılına kadar %165 oranında artmasının beklendiğini ve bunun önemli yeni üretim kapasitesi gerektirdiğini belirtmektedir.
Büyük teknoloji şirketleri, nükleer enerji çözümlerine aktif olarak yatırım yapmaktadır. Amazon, AI ve bulut veri merkezlerine güç sağlamak için yaklaşık 2 GW nükleer elektrik sağlamak üzere Talen Energy Corporation ile bir Güç Satın Alma Anlaşması (PPA) imzalamıştır. Dahası, hiperskaala sağlayıcılar, özellikle daha ucuz, daha hızlı inşaat ve geliştirilmiş güvenlik vaat eden Küçük Modüler Reaktörler (SMR'ler) ve füzyon enerjisi gibi yeni nesil nükleer teknolojilere yapılan yatırımlara öncülük etmektedir. Küresel olarak hükümetler de nükleer genişlemeyi desteklemektedir; COP28'de 25 ülke 2050 yılına kadar nükleer enerji kapasitesini üç katına çıkarmayı taahhüt etti ve Çin, 2030 yılına kadar dünyanın en büyük nükleer enerji üreticisi olmayı hedeflemektedir.
Piyasa Tepkisi ve Hisse Senedi Performansı
Güçlü talep beklentisi, nükleer ve uranyum sektörlerinde zaten önemli piyasa hareketlerine dönüşmüştür. VanEck Uranyum ve Nükleer ETF (NLR), Eylül 2025 itibarıyla yılbaşından bu yana %60,2 getiri sağlarken, daha geniş URA ETF yılbaşından bu yana %70,8 yükselmiştir. Özellikle, yeni nesil nükleer enerji geliştiricisi Oklo Inc. (OKLO), hisse senedi fiyatında yılbaşından bu yana %459,4'lük olağanüstü bir artış yaşamıştır.
Uranyumun spot fiyatı önemli bir dalgalanma sergilemiş, ancak son beş yılda iki kattan fazla artarak libre başına 77 dolara ulaşan güçlü bir genel yükseliş trendi göstermiştir. Bu, Şubat 2024'teki libre başına 106 dolar zirvesinin altında olsa da, Citi'deki analistler Arkady Gevorkyan gibi uzmanlar, spot fiyatın önümüzdeki yıl libre başına 100 dolara ulaşabileceğini tahmin etmektedir. Bu iyimserlik, uranyum piyasasının yıllık yaklaşık 15 milyar dolar değerinde olan uzmanlaşmış ve opak doğasıyla dengelenmektedir.
Genişleyen Yapısal Arz Açığı
Artan fiyatlara ve yoğun ilgiye rağmen, uranyum piyasası kritik bir yapısal arz açığıyla karşı karşıyadır. 2024 yılında, küresel uranyum üretimi reaktör talebinin yalnızca %80 ila %90'ını karşılamış, açık, azalan ikincil arzlar ve mevcut envanterler tarafından kapatılmıştır. İkincil arza olan bu tarihsel bağımlılık hızla sona ermektedir. Yeni maden geliştirme süreleri önemli ölçüde uzamış, artık 10-20 yıl sürmekte ve acil arz kıtlığını daha da kötüleştirmektedir.
Operasyonel zorluklar da arzı engellemektedir. Küresel uranyum üretiminin yaklaşık %40'ından sorumlu olan Kazatomprom, sülfürik asit kıtlığı nedeniyle 2025 üretim hedefini %12 ila %17 oranında düşürmüştür. Dahası, uzun vadeli arzı sağlamak için kritik olan uzun vadeli sözleşmeler, 2023'teki 160 milyon libreye kıyasla 2025 ortasına kadar yalnızca 25 milyon libre ile ikame seviyelerinin çok altında kalmaktadır.
Politika Desteği ve Düzenleyici Engeller
Hükümet politikaları, özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde, yerli nükleer enerjiyi giderek daha fazla desteklemektedir. ABD Enerji Bakanlığı (DoE), 2050 yılına kadar 400 gigavat (GW) hedefi belirlemiştir ki bu, mevcut 100 GW'ın dört katıdır ve yerli uranyum talebini önemli ölçüde artıracaktır. Politika desteği, Anfield Energy'nin Velvet-Wood ve Laramide Resources'ın Crownpoint-Churchrock gibi projeler için izinlerin hızlandırılmasına kadar uzanmıştır. Ancak, özellikle kritik minerallerle ilgili bekleyen bir ABD Bölüm 232 soruşturmasıyla ilgili düzenleyici belirsizlik devam etmektedir; bu, "Amerika malı satın al" politikalarına yol açabilir ve tedarik zincirlerini yeniden şekillendirebilir.
Üretimi artırmada teknik karmaşıklıklar, yüksek sermaye yatırımları (örneğin, NexGen'in Rook I projesi 2 milyar dolardan fazla ve minimum 80 dolar/lb vadeli fiyat gerektiriyor) ve nükleer mühendislik sektöründeki önemli yetenek açığı gibi zorluklar da mevcuttur. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki son iki yerli reaktörün Georgia'daki Vogtle Santrali'nde inşası yaklaşık 15 yıl sürmüş ve başlangıçtaki tahminlerin iki katından fazla, 35 milyar dolardan fazla maliyete neden olarak büyük ölçekli nükleer projelerin karmaşıklığını vurgulamıştır.
Uranyum Fiyatlandırması ve Piyasa Dinamikleri Hakkında Uzman Görüşü
Analistler arasındaki fikir birliği, uranyum fiyatları üzerinde devam eden yukarı yönlü baskıya işaret etmektedir. Endüstri danışmanlık firması UxC başkanı Jonathan Hinze, piyasanın giriş engellerini şöyle belirtiyor:
"Kolayca girilecek bir pazar değil, pazarda yer edinmek birkaç yıl alabilir."
kaynak:[1] Dev Petrol Tüccarı Uranyumda Fiziksel Ticarete Başlıyor (https://finance.yahoo.com/news/giant-oil-trad ...)[2] Emtia tüccarı Mercuria, kaynaklara göre uranyuma girerek patlamaya oynuyor (https://vertexaisearch.cloud.google.com/groun ...)[3] Yeni Nükleer Çağ: Dünya Neden Atom Gücünü Yeniden Düşünüyor | Goldman Sachs (https://vertexaisearch.cloud.google.com/groun ...)